saat gecenin körü hislerimle ilgili kafa patlatmak yerine kağıt katlıyorum yirmi dört yaşında iki metreye yakın dazlak kafalı bir herifim şimdi oturmuşum masaya iki kat zıplayan kurbağa yapıyorum
iki dize yazmak için maymun ettik mutluluğu değer mi? bak şarap kan kırmızı rüzgar üflüyor yüzüne hem uzaklarda birileri düşünüyor seni e dolapta peynir de varmış, daha ne istiyorsun ki?
Zehir bu kan değil damarlarımda dolaşan zanetmeyin zehirlendim, ben zehirin ta kendisiyim. nefes alamadığım zamanlar var dizlerimi hissedemediğim hani derler ya "dokunsalar ağlayacak", dokunsalar ölecek gibiyim kim dokunsun? ben bomboş bir gerçekliğin içindeyim. zift gibi hayallerimi kusarken beyaz kağıtlara, mürekkep kesti elimi zehiri aktı parmağımın, mürekkebe karıştı mısralarıma gerçekliğim. yine bomboş
Ne zaman daralsam dört duvar arasında Ya bir kuş Ya bir parça deniz aradı gözlerim İnsanın yalnızlığını dindirmez bunlardan başkası Tırnaklarımın arası toprak Kazarak geçti ömrüm Minik bir cevher çıksaydı ya? Hep çakıl, hep çakıl