Kayıtlar

Teneffüs

Teneffüsü gavur etmeyelim Oktay! Gel hayatımızı mundar edelim, Şiir yazmayarak her yarım saatte bir.

Süreç

Ateşe yürüyorum bile bile Bir çirkefle ömre Suikasttir bu süreç

Red-i zan

Kısa diyorlar şiirlerime, Ne münasebet! Anlamak isteyene bir kelime de kafi Şiir bu be şiir, salata mı sandınız?

Bile bile lades 2

Son kurşunumdu, ben de sıktım Kendime sıkmışım. Öyle bi yol ki bu Artık dönüşü de yok Sağıra dert anlatmak gibi, Yaşanacak bi’ ömür

Dolandırılıyoruz

Savunma mekanizması diyor terapistim, Anlattıklarıma. Oysa savunamadıklarımı anlatmamışmıydım sana? Şu bilimi önce yapıyoruz Sonra tarafından dolandırılıyoruz Olmaz ama böyle

Tuzla belediyesi ve şeytan

Mavi bi arabam var, Ve buz grisi duvarlı bi’ evim Tuzla’da yaşar  Üsküdar’da çalışırım Yar nankör, Palazlandı mı azcık, Ardı arşta Dost desen vefa bilmez Yol desen uzun Terapist sanki duvar, Ne söylesem bana sekiyor Tuzla belediyesi chp’li artık ama Geceleri hala bok kokuyor Şeytan çok geveze, sürekli konuşuyor Neymiş efendim “değiştirecekmişmişim” “Daha iyisi mi yokmuşmuş” “Bi kere soğudun mu artık dönülmezmişmiş” “Ya” diyorum şeytan, “ben arabamdan memnunum!” “Yok abi onu kastetmedim” diyor Hay allah iyiliğini versin senin, Kim bilir neyi kastettin

Gereksiz kafiye

Tepelerin ardından batmaz güneş bulunduğum yerde, Belki birkaç yelkenli. Belli belirsiz bir ufkun ardından düşer yarınına Artık gitmek istemediğim uzak diyarların. Yine de koşsam güneşe doğru, Yetişir miyim geleceğine hayatımın? Ama ne bulacağım belli artık Başladığım yerde bulup soluğu Sayısını sayacağım kalan yazımın Bu kaçıncı güneş batan, bilmiyorum Ama biliyorum, yarın yine doğacak Şaşırmamaya başladığım her yeni gün, Dünden daha rahat olacak Şimdiden koynundayım sanki huzrun Dünler hep unutulacak Kafiyeli şiir mi olur lan…

oradan oraya

açtım gözlerimi, ferizli daha da açtım gözlerimi, şirinevler yaşadım ilk büyük hayal kırıklığı, çayırova rahat bir nefes aldım derken, tuzla gördüm neymiş yokuş, kayışdağı anladım neymiş hayat, çeliktepe tanıdım kimim ben, dublin döndüm en başa, ferizli kurdum kendi küçük cennetimi, tuzla boşver... yine en iyisi tuzla.

Yokmuş

Dökülen teli elimde kalır saçımın Ovuştururum gözlerimi, yokmuş gibi kapağı Rabbim yine mi sabah? Hep gecede kalsak ya! Loş ışık altında Şiir söylesek Yarı sarhoş Ve ihtimali dahilinde hep Rastgele bi öpücüğün, Yokmuş gibi sabahı Rabbim yine mi cefa?

Bahane

Ölüme 1 yıl daha yakın Gençliğime 1 yıl daha uzak Anar mı beni dersiniz Kuşlar? Baharın gelişine bahane Cik cik cikleyerek? Öldüğümde, Doğduğumda olduğu gibi?

Uyduruk

Das diyor kapital Simith diyor bırakınız Martı diyor atınız Arap değilse. Gel diyor, kon diyor Muahalifsen gir diyor Herkes gibi sen de  Silivride Hapse. Yap diyor et diyor Önce göğe el aç diyor Şeyh gibi sakal bırak Hiç değilse

Yani

Yani aslında Değişir şartlar Uçar ağır bir taş Ve hızla düşer tüy Ayak değişime uydurabilecek misin? Ya da neyseher

insanlar

toplanın ey insanlar hepiniz bir yere ki benzin döküp yakayım ya da siktirin gidin uzak bir yerlere  ki rahat bir nefes alayım

Nereye koyduysan ordadır

Göz yaşartan sakızlarım Ağızda patlayan şekerlerim Renk renk tasolarım Ve futbolcu kartlarım vardı Sahi neredeler onlar? Hiç hatırlamıyorum. Soruyorum anneme, 29 yıldır hep aynı cevap.

Galiba

“Bilmiyorum” la bitiyor tüm cümlelerimin sonu “Nasılsın?” Diyor çocuk “İyiyim ama hep iyi olmak da iyi midir, bilmiyorum” Yaşamak konusu açılıyor bir anda “İyidir yaşamak ama nasıl yaşanacak koca ömür, bilmiyorum” Ölüm falan denilirse “Huzuruna bağlı” diyorum, oh çekerek ölmek gibisi var mj? “İyi de ölüm ölümdür, yok oluş sonuçta” deniliyor “Tabi belki de öyledir, bilemiyorum. Zor konular” diyorum Yani şiir dediğin, yazıp yazıp sildiğim bi şey benim Şiir mi ama gerçekten? Bilmiyorum

Yemez

İyi ki önce uyanıyor Türkiye’de şairler, müezzinlerden Yoksa hangi güç kaldıracaktı beni Sabahın 6’sında? Şair diyorlar bana Öyle miyim diye test ettim şiirlerimi, Senin dudaklarında Belki 5 vakit değil ama Okunuyor mısralarım, biliyorum Cumadaaaan cumaya Tanrı yer mi bunları be?

Sipariş

Meymenetsize mey, Bize rakı Bir atom, bir güler yüz Ortaya da büyük bir selam alalım Pahalı canım pahalı, biliyoruz Hesabı paylaşacağız

Afiyet olsun

bizi hep bu kabalıklar bitirdi günaydın dememek, kapıyı tutmamak bitirdi el şakaları, terslemek bitirdi hırsla yer kapma çabası toplu taşımada, yüksek sesle konuşmalar bitirdi kronik sinirlilik hali, saçma sapan egolar bitirdi yoksulluğumuz, mesai saatleri bitirdi cinayetler, kapkaçlar bitirdi dinlediğimiz ekonomi haberleri, sansürlenmiş basın bitirdi yolsuzluklara pirim, makam hırsı bitirdi bizi biz, yozlaşmış kültürümüz bitirdi ayrıca dibimizi sıyırıyor şimdi siyasal islam ne diyelim? "afiyet olsun".

Zor

Bilgi, gücü Güç, yoğunluğu Yoğunluk, önceliklendirme zorunluluğunu Önceliklendirme zorunluluğu, siktir etme özgürlüğünü Siktir etme özgürlüğü ise  neredeyse geri kalan her şeyi getirir Ama her şey o kadar zor ki…

Söv-sök

Tek bir kelime olabilir Huzurla huzursuzluk arasındaki çizgi Söyleme Tek bir yumruk olabilir Barışla savaş arasındaki çizgi Atma Ama yavşak sinsice kuruyorsa pusu Helaldir ana avrat sövmek Ve yapışıp boğazına sökmek ciğerini Söv, sök

Haziranda Tuzla

Ay hilal, Ihlamurlar çiçekte, Şortum keten, Çıkmışım sahile, salınıyorum Huzurluyum, bir espri geliyor aklıma Kendi kendime gülümsüyorum

Orhan abi?

 Yosun kokusu ve sahile çekilmiş dalyan direği Sahilde yaşayan çocuklara hiçbir şey hatırlatmaz Ama bana hatırlatır.

0xC00D3E8E

Yazabilir mi insan Aynı sokaklara farklı hatıralar? Düşünür dururum ne zamandır… Neden benim hatıralarım hep salt okunur?

Kel

Doldukça kafamın içi Tenhalaştı hep üstü Oysa anneme kalsa Hep mevsim değişikliğinden

Yine

Bak yine gelmiş nisan Biliyordum  Ama farkında değildim bu sefer

gayretsiz

“Gayret” miş sihirli kelime, Hep iyi bi şeymiş gibi anlatılır. Meğer gayretsizlikmiş en büyük erdem Ben çok geç anladım

pac-man

pacman gibi yiyoruz gunleri. ilerledikce puan da kazanmiyoruz ustelik nasil anlayacagim kacinci bolumde oldugumu, var mi bilen? saclarimdaki beyazlari mi, yoksa dokulen telleri mi saymaliyim?

İleri geri

Döngü içindeyiz sadece Bir ileri iki geri Dört ileri üç geri

Sistem

Psikiatrinin kapısı önündeyim Koca bir kuyruk önümde “Sistem bozuk, ondan böyle” dedi hemşire “Biliyoruz” dedik hep bir ağızdan

5 ay sonra 5 kapı

Hemşirem hamile 4 aylık Yanına ulaşmak için tam 5 kapı geçmek gerekecekmiş Büyüdüğünde bizim yumurcağın Yani anlayacağınız çok önemli bir delikanlı olacak Dayısı avaredir kendisinin Şiirler yazar doğmamış sabiye Ve bata çıka hayat çamuruna Ölümü bekler Atmosferi gündüzleri hep şiddetli Geceleri pek yağmurlu geçer 5 ay sonra belki Biraz da olsa güneş açar Aman sağlıklı olsun da…

Böğürtlenli şeker

Seçtiğine inandığın şeylere dön bi bak Kaçını gerçekten kendin seçtin? Belki de mahalle bakkalında bulunan  yegane şey olduğu için  portakallı şeker Şimdilerde gidiyor gözün hep Böğürtlenli olana?

20’lerim?

Nasılsın? Sorusuna “Daha kötü olduğum zamanlar olmuştu” Diyebilmekmiş 30’lar Nerde kaldı  insanın      kendi kaderini         yazdığına inanan 20’lerim?

Egolar

Küçük saçma oyunlar Hepsi çok akıllılar Minik minik insanlar ama Dev gibi egolar

Annem

Öyle bir kadınsın ki sen Derin kederler arasında birleştirip  Tamı tamına 1000 parçayı geçip muhteşem manzara karşısına İçebilirsin demlediğin çayı Ve ben görmezden gelip gözündeki yaşı Öpebilirim seni alnından sımsıcak

Zamanla sınırlı

uçsuz bucaksız evrende şuncacık yerdedir ayak izlerim lakin aklımın dokunmadığı  yerler zamanla sınırlı

Anatomi

Kaburgalarım açılırken fermuar gibi iki yana Pıt pıt atan zayıf kan pıhtısının altında İçi zehir zıkkımla dolu torbadadır yangınım

Ayna

Ağlar durursun yaşam da yaşam Ölüm de ölüm Geberip gidemedin 27 yıldır Beceriksiz seni…

John 13

Ekmek banıyorum beynimin kimyasına, Yahudaya uzatıyorum Akşamları ibadet ediyor, geceleri uyuyamıyorum Bir kese şıngırdıyor 30 gümüş dirhem Her sabah uyanıp çarmıhlara geriliyorum Her şeye rağmen inişli çıkışlı bu hayat 3 gün geçiyor sonra yine diriliyorum

Var yok

Müjdesidir var olmak, yok olmanın Görmedikten sonra bir kez olsun var olmanın ağırlığını Ne anlamı var yok olmanın?

Kırık

Böbreklerimdeki cam kırıklarını kusuyorum Biraz kan biraz irin akıyor Türkçe öğürüyorum İngilizce duyuluyor Saggard/irlanda