Kayıtlar

Nisan, 2017 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Beceriksiz aşık

Şiir kitaplarını karıştırdım bugün güzelliğini anlatabilene rastlamadım ben yazayım dedim, güzel olmadı bir sigara yakayım dedim, öksürtüyor beceriksiz aşık böyle olsa gerek

Gökyüzü

Bir günde kaç defa gökyüzüne bakıyorsunuz? Öyle gelişigüzel bakmak sayılmaz, farkında olarak bakmaktan bahsediyorum. Çoğumuzun hayat akışı içinde yaşadığını unuttuğunu düşünüyorum. Var olan sistemin bize yüklediği görevler var. İyi bir diploma, iyi iş, iyi eş, iyi araba, iyi ev vb. gözlerimizin beyazı kıpkırmızı, ağzımızda -farketsekte farketmesekte- acı bir tat var. Alıp verdiğimiz her nefes hoşgörüyü zehirler olmuş. Ne için? Sistemin misyonları için tabii, kendimizden geçmiş adeta canavarlaşmışız. Sistemin bize yüklediği misyonları reddetmenin cezası da var üstelik, itibarsızlık. İstanbul'da nüfus yoğunluğu fazla olduğu için evler birbirine çok yakın. Bu kalabalıkta taktir edersiniz ki mimari dikine yükselmiş. Görünmüyor gökyüzü. İnsanlar yalnızca barınma ve yeme ihtiyaçlarını karşılamak için günde 10 saat çalışmak zorundalar. Yaşayan ölü çok yani. Toplu taşıma neredeyse her saat kalabalık. Mutsuz insanlarla dolu bu şehrin metrolarında yorgunluk hakim. İnsanlar elleriyle ...

Süs olsun diye

Gitmek ile ilgili çok şey duyuyorum bu aralar. "Gideceğim buralardan" diyor biri, başkası atılıyor hemen "vatandaşlık verseler ben de durmam". Kimisi beyin göçü planlıyor, bir başkası staj, erasmus düşünen de var work and travel düşleyen de. Canım sıkılıyor telefona yapışıp "gel benimle gidelim" diyorum sevdiğime, gelen yanıt düşünmeksizin olumlu, "gidelim". Bazıları birisinden gidiyor, bazıları bir şehirden gidiyor. Bazıları sadece gitmek istiyor ama gidemiyor, kalıyor. Sırtında yumurta küfesiyle dolaşmak bu olsa gerek diyorum. Kımıldasak kırılacak şeyler çok hayatımızda. Kımıldamamak rahat ayrıca. Sevmediği işi yapan çok, bırakabilen az. Strese girmek istemez organizmalar. Var olan dengeyi korumak ister kimyasal reaksiyonlar. İnsanlarda da bu böyle işte. Gitmek isteyip gidemeyen yığınlarız. Neden meraklıyız bu kadar gitmeye peki? Gitmek denilen bu şey aslında daha önce ki yazımda da bahsettiğim gibi oynamaktan usanılmış bir oyunun kapatıl...

Sesler duyuyorum

Çok fazla ses duyuyorum. Gece yatmadan önce genelde 12.00-02.00 arası üst katta yaşayan saat satarak geçinen zenci komşularımızın tıkırtıları yoğun oluyor. Sabah okula gitmek için hazırlanırken ruh halime göre açtığım müziğin sesini duyuyorum. Evden çıkıp metroya bindiğim zamanlar özellikle metro tünele girdiğinde yoğun bir uğultu duyuyorum. Okula girerken güvenlik görevlilerinden faşizm sesleri geliyor biraz, ama genelde pek ciddiye almadan devam ediyorum yoluma. Ring şoförleri en fenası, bıkkınlık ve nefret sesleri geliyor onlardan "arkaya doğru ilerleyin, boşlukları doldurun" şeklinde bir sesten sonra motorun sesi gelmeye başlıyor. Motorun sesi şoförün sesinden daha iyi çünkü en azından nefret içermiyor. Bir kişi "stop" tuşuna basmadan "inecek var!" diye seslendiğinde çılgınca bir öfke yükseliyor şoförden (3. yılım kampüste hiç sekmez bu söylem): "okul okuyorsunuz okul, tuş koymuşlar oraya basın diye!". İniyorum ringten, hafif bir rüzga...