Sesler duyuyorum
Çok fazla ses duyuyorum. Gece yatmadan önce genelde 12.00-02.00 arası üst katta yaşayan saat satarak geçinen zenci komşularımızın tıkırtıları yoğun oluyor. Sabah okula gitmek için hazırlanırken ruh halime göre açtığım müziğin sesini duyuyorum. Evden çıkıp metroya bindiğim zamanlar özellikle metro tünele girdiğinde yoğun bir uğultu duyuyorum. Okula girerken güvenlik görevlilerinden faşizm sesleri geliyor biraz, ama genelde pek ciddiye almadan devam ediyorum yoluma. Ring şoförleri en fenası, bıkkınlık ve nefret sesleri geliyor onlardan "arkaya doğru ilerleyin, boşlukları doldurun" şeklinde bir sesten sonra motorun sesi gelmeye başlıyor. Motorun sesi şoförün sesinden daha iyi çünkü en azından nefret içermiyor. Bir kişi "stop" tuşuna basmadan "inecek var!" diye seslendiğinde çılgınca bir öfke yükseliyor şoförden (3. yılım kampüste hiç sekmez bu söylem): "okul okuyorsunuz okul, tuş koymuşlar oraya basın diye!".
İniyorum ringten, hafif bir rüzgar sesi duyuyorum, ferahlıyorum. Bir kaç adım sonra fakültenin kafeteryasındayım. Sabahları kalabalık olmaz, hafif bir uğultu sadece. Rahatsız edici değil. Kafeteryanın içinden fakültenin koridoruna geçiyorum. Sınıfa giriyorum. "Günaydın" diyorum, "günaydın" duyuyorum. Sonrasında biraz dost sesi duymak iyi geliyor. Yalnız hoca sınıfa geldiğinde işler değişiyor. Lüzumsuz sesler artıyor. Her kelime lüzumsuz geliyor bana. İçimden bir öfkenin sesi yükseliyor. Hocanın bilgisayarını masanın üzerine koyarken çıkan sesi işitiyoruz önce, sonrasında ise sandalyeyi çekerken çıkan sesi. Bıkkınlığım artıyor bir roman çıkartıyorum çantamdan, zaten yoklama için gelmişim. Çantamdan çıkan fermuar sesini duyuyorum, hocanın mouse undan çıkan tık tık sesinden iyi. Sinirlerim bozulmuyor en azından. Okuduğum yazara göre bazen mutluluğu mırıldanıyor iç sesim bazen kederi bazense umudu. Günün en iyi seslerinden biri oluyor okuduğum kitapları düşünürken duyduğum iç sesim. Yormuyor beni, sakinleştiriyor.
Ders arası veriliyor, sonrasında bitiyor yeni bir derse giriyorum ondan da çıkıyorum derken günü tamamlamış oluyorum. Kampüsten çıkmak üzere yürürken annemi arıyorum, şefkatin sesi geliyor kulaklarıma. Çok nadir gelir meşgul sesi, hatta neredeyse hiç. İki eli kanda olsa açacağını bilerek aradığım numara, annemin numarası. Kampüsten çıkıp metroya biniyorum eve geliyorum. Artık ses yok. Derin bir sessizlik.
Klasik müzikte de vardır bu. Yoğun bir yükselişten sonra aniden durduğu olur müziğin. Bu duruş aslında yeniden başlayacak olan bir yükselişin habercisidir bazen, bazen de alçalmanın hazırlanışıdır. İlk defa dinliyorsak asla bilemeyiz bunu. Benim hayatımda da böyledir bu. Gün bitip eve geldiğimde duyduğum sessizlik, başlayacak yeni bir günün habercisi olur çoğu zaman ancak yeni bir günün bir yükseliş mi yoksa alçalmanın bir habercisi mi olduğunu asla bilemem.