İkinci yanımın yazısı


Bir süredir bir şey yazamıyorum. İçimden gelmiyor. Tam ve geçerli bir nedeni yok sanırım. Yayınlamak konusunda da sıkıntılar çekiyorum üstelik. Bir şeyler karalasam da bu sefer yayınlamak istemiyorum ama bol bol okuyorum. Schopenhauer okuyorum, ismini bile unutttuğum bir çok yeni şairin şiirlerini falan okuyorum. Üretkenlik farklı bir şey ve insanın her ürettiği de aynı kalitede olmuyor.. Daha önceden yayınladıklarım çok mu kaliteliydi sanki? Hayır. Ama beni tatmin ediyordu ve önemli olan da bu zaten. Yazılan romanlar, şiirler, denemeler, hikayeler yazanın hayatından parçalar taşıyor illa ki. Her yazar biraz sallar elbet ama büsbütün kurmaca yazmak ustaların işi. Ben hayattan, yaşadıklarımdan kopya çekiyorum. Bu sıralar hayatım çok yolunda, keyfim inanılmaz yerinde. Ne yazayım yani? Mükemmel aşkların şiiri olmaz ki. Olsa da ben yazamam dostlar kusura bakmayın.
“Anlat İstanbul” adında bir film var, Türk yapımı. İzleyenler bilir, bir ihanet sahnesinde Altan Erkek’linin oynadığı adam eşini başka bir erkekle yatakta yakalar. Yakaladığı adam “abi izah edebilirim” der. Kan ve ter içindeki adama şöyle bir bakar Altan Erkekli ve süper bir tonlamayla “aşkın meşkin izahı mı olur?” der. İhanetin sahiplenicisi erkek “seviyoruz biz birbirimizi, gerekirse evlenirim abi” der. Acı bir sahne gerçekten ve oyuncuları tebrik etmek lazım mükemmel canlandırmışlar.
Doğru söylüyor ihanete uğrayan adam. Aşkın meşkin izahı olmuyor işte. İhanete uğrayan adam klarnetçi, “silahım bu benim” diyor, bir üflersem bu silaha istediğim gerçekleşir, değiştiririm İstanbul’u diyor. Çalamayıp yazabilen insanlar ne yapsın? İyi kötü yazıyorlar işte bir yerlere. Kiminin kalemi oluyor silahı kiminin çalgısı kiminin paleti.
Zaman çok ilginç bir kavram gerçekten. Her şeyin ilacı diyorlar ya, doğru. Kimleri kimleri çürütüyor, yutuyor. Zaten ölümleri unutturabilen zaman neyi unutturmaz ki insana? Yinede bize düşen görev düşünmek. Hatırlamak her zaman iyi bir şey değil bence, bazen unutmak gerek ama unuturken bile hatırlamalı insan. “Neredesin firüze” filmindeki Firüze karakteri “intihar edeceksek yaşarken edelim” diyor, unutmak da aynı bu felsefede olmalı değil mi? Hatırlayarak unutmalı insan.
Hayat dediğimiz şey hiçliğin zayıf düşmüş bir kesiti değil midir? Genele baktığımızda yaşam gerçekten küçük bir kesit. Mutluluk da yaşamın içindeki diğer tüm duyguların bir anlık zayıf düşmesidir diye düşünüyorum. Zaten şen şakrak yaşamak çok sığ değil mi? Dostoyevski “insanın ruhunu yücelten acı, ucuz mutluluklardan daha değerlidir” derken tam olarak bunları mı düşünmüştür bilemem ama onun da dediği gibi Dünya’ya mutlu olmak için gelmedik. Bundan eminim.
Özel hayatımda keyfim yerinde evet ve daha önceki yazılarımı takip edenlerinizin bileceği gibi mutluluğun şiirselliğe etkisi , en azından benim için, felaket ve yıkıcı. “Yıkılsın” diyor bir yanım boşver bak keyfine. Diğer yanım ise “yazmaya odaklanamıyorsan aç bir sayfa aklından ne geçiyorsa yaz, hiç yazmamaktan iyidir” diyor. Ben ikincisini dinledim. Bu yazıyı yazdım. Sağlıcakla.

Geçen ayın en beğenilenleri

Sarhoşum

Cenaze

Dilim kupkuru

Simsiyah ve upuzun müjgana