Kayıtlar

Temmuz, 2017 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Bela

Resim
Gün içinde sayısız kez tekrarladığım kelimelerde senin adın anlamını yitirsin de aklımı kaybetmeyeyim diye bulduğum bir taktik Şiirlerdeki gibi saatim sana beş var ya da seni beş geçmiyor saniye saniye geliyorsun be kadın bir dur! o vapurlara lanet olsun her yerine hatıra bırakmışız herr yerine.. karşıya marmarayla mı geçmek zorundayım her seferinde? delirtiyor hatıran gece yatamıyorum yaktım çarşafları pencerelerden bakamıyorum git artık be kadın nolursun, deliriyorum.

Müzeyyen'e (1)

Resim
Sanat gibi kadındın be Müzeyyen, kaliteli bir müzik duygu dolu bir şiirdin Müzeyyen sen çok haksızlık ettin bana Müzeyyen. Ben zaten çok konuşmazdım bilirsin, sen de hep susup masayı izlerdin, sigara içip susardın sadece. Ara ara karşılıklı göz göze gelir gülümserdik. Sadece sen istediğin zaman göz göze gelirdik çünkü ben hazır asker beklerdim gözlerinde. Müzeyyen sen çok haksızlık ettin bana. Ellerine ve ses tonuna güvendim de şu ağzından çıkan kelimelere bir türlü güvenememiştim en başından beri zaten. Sen hep temkinliydin ben seni tavşana benzetirdim bu yüzden. Nedenini anlayamazdım bu ürkekliğinin meğer yalanmış söylediklerin de artık içinden vicdan mı yaptın ne yaptın bilmiyorum bu yüzden temkinliymişsin.. sonradan düşününce anladım. Neyse şimdi yoksun. Bazı bazı rüyalarıma giriyorsun, ne zaman akşamüstü olsa düşünürüm seyrek saçlarını. Hani bir elmas gibi veya çok değerli bir eşya gibi saklardım ya seni kalbimin en derinliklerinde.. söylemeye gerek yok hissetmişsindir z...

Zaman tüneli

Dün gece eski yazılarımı okudum. 2015 yılına kadar gittim okurken. Odamdaki eşyaların yerleri değişik tabii o zamanlar. Üniversite 2. sınıfın başları. Daha heyecanlıyım ama kafama "yalnızlık" diye bir şey takmışım onu yazıp durmuşum sayfalarca. Yalnızlık şöyle iyi böyle iyi.. derken kovalamışım çevremdeki insanları kalmışım sonunda yalnız. Bir süre güzel giderken sonra dinlediğim şarkılar değişmiş, okuduğum kitaplar değişmiş, giydiğim tshirtlerin rengi ve deseni bile değişmiş. Basit bir fikrin insanın yürüyüşünü bile değiştireceği gerçeğini fark etmeden tecrübe etmişim. Hayatıma bir sürü insan girip çıkmış 17.07.17 tarihine kadar. Bir sürü yeni arkadaşım olmuş bir sürü artık görüşmediğim eski dostum. Birçok insan hakkındaki fikrim değişmiş mesela. Bir çok konuda ne kadar da kesin çizgilerim varmış meğer, artık daha esneğim. Üniversite hızlı büyütüyor insanı. 3 yıl okudum ancak 5-6 yıllık büyüdüm diye düşünüyorum. Şöyle bir bakınca geçmişe, hiç boş kalmamışım. Hep bir şeyl...

Kömür siyah

Ateş gibi yanan gözlerinde çalan şarkıyı eritiyordun, yakamadığımız ışıklarda sen, gecenin şairane güzelliği eski bir pikap köhne bir nostalji ben bakar dururum saçlarına saçların kömür siyah, saçların kapkalın güçlü bir halat gibi bağlar beni limanlarına ne zaman konuşsan serin bir rüzgar eser ıslık gibi gülersin, her şeye değer sonrası mı? sonrası yok bende en son ellerini hatırlıyorum işte.

Yol geçen hanı

seni bulduğumda mis gibi kokuyordun içime çektim kokuyu bol bol bir süre sonra ciğerlerim yanmaya başladı yüzün tertemiz pırıl pırıl parlıyordu, dakikalarca izledim bir süre sonra gözlerim kıpkırmızı oldu meğer kir ve pasın üzerine çekili maskelerde ben kaybolmuşluğun yitik "suçlusu" haberim oldu ama sonradan zavallı bir meczuptan şimdi kahkalardadır hatıran göz bebeğimin mavisine kıpkırmızı arka fon olur beyazı, acıyarak bakarım maskelerine de en kahpe insanına bile yakıştıramam İstanbul'un hiçbir zaman anlayamadın şiirlerimi bilirim kulakların şehvet ve arzuya açık, duyguya değil gel bir kez öpeyim deseler uzatırsın yıpranmış dudaklarını senin sayende tüm İstanbul'la öpüştüm.

Simsiyah ve upuzun müjgana

özlemim, yaz gününde bitkin düşmüş güvercin sen şekerli suyum. hava sıcak ateşler çıkıyor isyanımdan bir çocuk hıçkırıyor gülüşün gibi seni anıyorum simsiyah kömür olmuş şehir, yanıyor saçlarını anıyorum bir rüzgar, Nazım'dan bir şiir gibi hatıran bekliyorum geceler boyu gel artık.

dizeler

Dizelere böle böle yaşıyorum hayatı Kafiyesi redifi yok Düzensiz, serbest Başına buyruk dizeler Okumaya çalışan oluyor ara sıra Buyur ediyorum sorgusuz Kimi eleştirip gidiyor insafsız Kimi çok fazla beğeniyor lüzumsuz Ben hepsine kayıtsız Mürekkebim yettiği kadar Dizelere böleceğim hayatı

Mutluluğun şiirselliğe etkisi

Yitip giden şiirselliğimin intiharı mutluluğum mu? Çok düşündüm. Büyük şairleri, insanlığın ufkunu açan filozofları, düşünce adamlarını çok düşündüm. Birçoğu acılar içinde boğuşurken yazmış yazılarını. Örneğin Marx, hasta eşine ilaç alamazken ve çocuklarını kuru ekmek patatesle beslerken soğuk evinde yazamayıp kalabalık kütüphane köşelerinde yazarken içtiği tütünün masrafını bile çıkaramadan yazmış manifestosunu. Düşünüyorum, acaba refah içinde olsa, mutluluktan ayaklarını yerden kesecek olaylar yaşasa yazabilir miydi? Ya da Nazım, vatan hasreti içinde kıvranırken yazdığı şiirlerini havuz kenarında viskisini yudumlarken yazabilir miydi? Ahmed Arif, iki komiser tarafından kelepçelenip bir trende işkenceye götürülmeseydi nasıl bu kadar gerçekçi ve aşkla anlatabilirdi ülkesinin dağlarını? Kaybediyorum şiirselliğimi, sebebi mutluluğum. Ümidin şiirini yazdım, hüznün, ayrılıkların, ihanetlerin şiirlerini yazdım zamanında. Sevildi ya da sevilmedi, takdir gördü ya da görmedi önemli değil, ya...