Kayıtlar

Ağustos, 2017 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Fakat Müzeyyen (3)

Resim
Ben sana ilk nerede ve ne zaman aşık olduğumu bilmiyorum Müzeyyen. Sen biliyor musun? Soruyorum hani belki "galiba an itibariyle aşık oldum" falan diye söylemişimdir sana, sen hızlı hızlı kırpıştırıp gözlerini gülmüşsündür bana. Gülerken ağzını açmazdın, başını hafifçe yukarı kaldırıp aynı oranda göz bebeklerini aşağı indirirdin. Sırf o manzarayı görebilmek için bile tekrar tekrar aşık olunur sana. En olmayacak anlarda sarılmalarımız geliyor aklıma Müzeyyen, vedalaşmalarımız. Mesela penguen belgeseli izliyorum geçenlerde. Anne penguen yumurtluyor ve ardından yumurtayı ayaklarından kaydırarak baba penguene gönderiyor. Baba yumurtayı kuluçkaya aldıktan sonra sarılıyorlar. "Penguen bu, nasıl sarılsınlar?" deme Müzeyyen, en az bizim kadar tutkulu sarılıyorlar. Sonra anne penguen yiyecek bulmak için gidiyor. Benim gözlerim doluyor bu sahnede. İnsan izlediği belgeselde bile gözleri dolacak bir şeyler buluyorsa gerçekten yaşıyor demektir. Ben tepkisizleşmekten ve hiss...

Ağustos akşamı

bir ağustos akşamı gözlerimden bulutlar geçiyor gülümsüyorum geceye soluyorum esen rüzgarı fesleğenle karışık umut kokuyor yaz yaklaşan sonbaharı düşünüyorum sallanan solmuş yapraklara güvenim tam hepsine isim koymaya hazırım bu sefer. saçları sırılsıklam olmuş ekimde yağan yağmurdan, hatta kirpikleri bile ıslanmış bir kadın beni bekleyecek sonra gülümseyecek ve ağustostan konuşacağız dizimde açılan yaradan falan bahsedeceğim ben o bana çocukluk anılarını anlatacak uzun uzun sonra sıcak bir çay içeceğiz buharı tüten şekersiz çay tatlanacak bulutlardan düşen her damla, sırf bizim hatırımıza camlarımıza vuracak melodik bir sonbahar olacak susup dinleyeceğiz gökyüzünü biz konuştuğumuzda dağılmaları için sözleşeceğiz bulutlarla sonunu bir türlü getiremediğim şiirler yazacağım ben yine ve bakarken geceye, bu sefer birlikte gözlerimizden bulutlar geçecek yine.

Düşünüyorum

içinde sen olmayan dizelerimi siliyorum birbir eksiliyor vasıfsız dakikalarım silgi tozunda biriken anılarıma üflüyorum kafama tüküreyim unutuyorum sanırım nasıl beklediğini otobüs durağında beni köpek görünce nasıl sevindiğini nasıl iç çektiğini unutuyorum sanırım ağlarken titremelerini düşünüyorum.. acaba sen hatırlıyor musun beni? en çok hangi birayı sevdiğimi neyi sevip neye sinirlendiğimi düşünüyorum.. acaba sen de düşünüyor musun beni?

duyguların geometrisi

Resim
Boşluk doğuruyorum geceler boyu çığlık çığlığa yalnızlık kusuyorum sesimi duymuyor karanlık içmek istiyorum ancak dert bile yok iyi haber beklemiyorum gündüzden nötr yaşıyorum masamda rüzgar eskisi gibi fısıldamıyor artık fesleğenle konuşacak konu bulamıyorum ben susarken bölünüyor sözüm, damlatan musluk tarafından karmakarışık olmuş zaman hızlı hızlı soluyorum elim alnımda gözüm duvardaki posterlerde gece gece nöbet tutuyorum, neyi beklediğimi bilmeden hayır hüzün değil bu gelen duyguların geometrisi olmalı

Düşüm

Eskiden sen yakardın sigaramı ben içerdim şimdi benim yaktığım sigaraları rüzgar içiyor ne zaman düşsen aklıma düşümden bir kaç dize geçiyor

Hoşuma gidiyor

seni arıyorum geceler boyu ellerini değil belki ama beyazlığını gözlerini değil belki ama gülüşünü dudaklarını değil belki ama kırmızısını sözlerini değil belki ama sesinin tınısını arıyorum. sen gözlerini yere indirirken yavaşlardı zaman o vakit bol bol düşünmeye zaman bulurdum şimdi her şey o kadar hızlı ilerliyor ki yetişemiyorum zamanı geçmişe kusarken,          kötü kötü bakıyorum               kendisinde seni göremediklerime. yastığa başımı koyduğumda, salık saçların perde olurdu başımın iki yanına loş ışıkta yarı açık gözlerin parlardı ben parfümünün kokusundan sarhoş senin bacakların kapıya kilit en muhteşem parmaklıklardı zindanıma kirpiklerin şimdi özgürüm kokundan arınmış semtimde ama istemem... sen bi boka yaramayan şiirlerimin içinden bile silinirken yokluğunun kara deliğinde tükeniyorum ve inanmazsın ama bu hoşuma gidiyor.

Paket paket

Resim
pakete giren her şey kaybediyor süt kaybediyor değerini kutuya girince et desen tatsız, eğer tanıdık kasaptan almadıysan aşklar tarifeli oldu artık ayda bilmem kaç liraya 10 gb aşk satıyorlar özledin mi sevdiğini favla geç tatava yapma fazla aşka gelip bitirdin mi paketi ayını doldurmadan sorun değil 10 liraya doldur dakikanı, genç adamsın lazım olur sana internet aşkları tarifeye eti naylon poşete sütü karton kutuya doldurduk e bizi de tabuta koysunlar artık, yorulduk

istanbul'da

İstanbul'a yağmur yağdırdık beraber bakışarak ve gülüşerek çığlık gibi titreyerek her adımda ellerin sakallarımdan kayardı aşağıya nefesini hissederdim yüzümde bir ağaç vardı orada gövdesi kalın gövdesi tarihi gibiydi aşkların karanlığa daldık beraber parklar boştu çocuk sesinden uzak bir damla gözyaşıyla sırılsıklam olurdu saçların ben koca koca bulutlar hazırlardım sana el ele geldiğimizde şimşekler çakardı sadece istediğimizde ıslanırdık emrimize amadeydi rüzgar bir gülerdin güneş doğardı karşıdan yaktığın sigaranın tütününde yanardım üflediğinde kesilirdi soluğum sen yak, kesilsin soluğum

Dilim kupkuru

dilim kupkuru uyandım bu sabah yatağım çöl evde su yok yüzümü yıkamadan ve gözlerim kapalı ayağımda terlikle çıktım evden her şeye kızgınım her şeye nietsche' ye sövüyorum yine dilim kupkuru insanlar gülüyorlar insanlar hep gülüyorlar sel oluyor gülüyorlar savaş çıkıyor gülüyorlar ben nietsche'ye sövüyorum nietsche kızgın tanrıya ben tanrıya kırgınım nietsche okuyorum kendimden gizli okuduğumu görmeyeyim diye geceleri yapıyorum bu işi dilim kupkuru

Cenaze

İnsan bazen başından geçen kötü şeyleri bile kaydetmek istiyor işte. Gece saat 8 suları, evimde çay içerek izleyecek film arıyorum. Bir de müzik var tabii arka fonda keyfim yerinde yani. Sakin hayat yaşamayı severim ben zaten, öyle sessiz sedasız yaşıyorum. 1-2 güne yaz okulumun vizesi var ancak çalışmalarımı tamamladığım için endişem yok. Telefonum çaldı, yerimden doğruldum. Arayan kişi babamdı, her gün muhakkak arar eğer o aramazsa mutlaka ben ararım. Açtım telefonu, ağlıyordu. Babamı en son Marmara depreminde ağlarken biliyorum onu da hayal meyal hatırlıyorum. Konunun 2 yıldır akciğer kanseri olan dedem olduğunu anladım hemen. "Yapma lütfen" diyebildim sadece. "Gerekeni yap" dedi kapattı telefonu. Gerekenin ne olduğu belliydi, yarın ilk otobüsle dönmem gerekiyordu.  O gece arkadaşımı davet ettim eve sağ olsun kırmadı geldi. Yalnız geçiremezdim geceyi en azından öğrendikten sonraki 1-2 saati. Arkadaş gittikten sonra dedemin ölümü ve ben kaldık sadece odada...

İsimsiz şiir

Eskise de atmaya kıyamadığım eşyalarım arasında hatıran birgün lazım olur mu bilmiyorum yine de ara ara çıkarıp olduğu yerden havalandırıyorum küflenmesinler diye bugün yolda giderken, küçük bir kız çocuğu gördüm annesi at kuyruğu yapmış arkadan iki yana ayırmış sarı saçlarını sen de öyle yapardın, aklıma geldi bir de parlatıcı mı saç kremi mi artık nedir bilmediğim bir şey sürerdin güneş vururdu saçlarına ben sana vurulurdum o sıra saçların parlardı sarı sarı, benim dilim tutulurdu konuşamazdım. bıraktığın boşluğu imara açtılar haberin yok en öndeyim, direniyorum kalbime diktiğin ağaçları sökmesinler diye kavak ağacı şırıltısını severdin sen bilirim altında uyurmuşsun küçükken, öyle anlatırdın kavak fidesi dikmeye yer bulamadım koca İstanbul'da oysa önce büyümesini bekleyecektim sonra seni, kavak ağacının altında

Müzeyyen'e (2)

Resim
Söylediğin yalanlar hala sıcak, fazla uzaklaşmış olamazsın. Müzeyyen seni son öpüşümde, son kez öptüğümü bilseydim acaba nasıl öperdim diye düşündüm bugün. Öyle garip bir halet-i ruhiyedeyim ki seninle yaptıklarımızı düşüne düşüne anılarımızı kuruttum, şimdi de varsayımlar üzerine kafa patlatıyorum. Seni öyle bir varsayıyorum ki yokluğun bana ayıp olmasın diye ses çıkaramıyor. Başta da söylediğim gibi fazla uzaklaşmış olamazsın ama yaklaşmadığın kesin. Limit eğrisi gibi kadınsın be Müzeyyen, gelsen bile aramızdaki mesafenin hep yarısını kat ediyorsun, sana asla dokunamıyorum. Sana anlattım mı hatırlamıyorum ama gökyüzünde bir yıldız takımım var benim. Tavaya benziyor, ne zaman gökyüzüne baksam seni kozmik karanlığın mutfağında bana mantarlı tavuk pişirirken hayal ediyorum yahut eğer hava bulutluysa belli ki Müzeyyen güneşlikleri çekmiş diyorum. Sen yine de bu söylediklerime aldanma sakın Müzeyyen hasretinden prangalar falan eskittiğim yok hatta bir gün çalsa kapım, açtığımda elind...

Git

Tüm sorgulanamazlığınla geliyorsun yine gecelerime, gelme Topla hadi tüm dogmatizmi bir ağızda kus üstüme Alışığım öngürülemezliğine Hani asık yüzünle Derin sessizliğinde Üflerdin ya sigarayı üstüme tek nefeste çekerdim nefesini ciğerime kuru gözlerim ıslanırdı kahpeliğinde sanki gitmeyi ilk sen icat ettin de öyle şanlı bir gitmek kaldı senden geriye çağırmam seni asla, sakın bekleme gitsen de, gitme sen de