Temenni

Yaşlıların ettiği klişe dualar vardır. Genelde bir kulağımızdan gidip diğer kulağımızdan çıkar. Ama yaşadığı şeyler bu duaların önemini hatırlatıyor insana. Ne kadar dua orasını ben bilmem teolog falan değilim. Dindar biri hiç değilim. Ama bana göre aslında tecrübeye dayalı temenniler bunlar.

"Allah hayırlı insanlarla karşılaştırsın" temennisi mesela. Daha geçen bayram babaannemi ziyaret ettiğimde beni uğurlarken söyledi. İçimden "hayırlı insan mı kaldı babaanne" demiştim. Ama sesli söyleyemem. Kadın 90 küsür yaşında ve sağlık durumundan dolayı belki son 20-25 yılını evde geçirmiş. Kulağı pek duymaz bu yüzden televizyon da pek izlemez. Dışarıda hayatın ne kadar boktan, acımasız ve yalanlarla kaplı olduğunu unutmuştur herhalde, hatırlatsam acısından ölebilirdi. Sustum ve kendine iyi bak deyip çıktım. Şimdi daha iyi anlıyorum babaannemin bu masum ve maalesef işlevsiz temennisini.

İnsan sosyal bir varlıktır. Düşünün ki bir sabah kalktınız tüm sokaklar, caddeler boş. Koskoca bir dünyada yalnız başınıza kaldığınızı hayal edin. Ne yapardınız?  İlk bir-iki ay belki her şey yolunda giderdi hatta severdiniz ancak bir zaman sonra sıkıcı geleceğinden eminim. Peki ya şöyle yapsak, bir sabah uyanıyorsunuz ve dünyada hiç yalan kalmamış. Kimse yalan söylemiyor, aldatmıyor, ihanet etmiyor, dolandırmıyor. Herkesin iyi olduğu bir dünyada yaşadığınızı düşünün. Kulağa başta hoş gelse de bu da sıkıcı bir ütopya olurdu bence.

Hayatın tadı kötü insanları gördükten sonra iyi insanlarla tanışmakta diye düşünüyorum. Böylece iyi şeylerin tadını daha iyi çıkarmaz mı insan? Çok susuz kalmış birine bir bardak çeşme suyu dünyanın en büyük hazinesi gibi gelir. Bakın bu söylediklerim de klişe farkındayım ama önemli klişeler bunlar. İnsan başına gelince anlıyor. İtalya'da söylenen bir söz vardır " Topal bir kadınla yatmamış olan kişi Venüs'ü en olgun tadıyla bilmez". Maalesef hayat böyle dostlar. Bırakalım mı artık hayatla kavga etmeyi? Bırakalım hırpalasın, pataklasın "ohhh şuralarıma da" diyelim. Çekelim kötülerin yaşattığı acıları ne olmuş yani? Nasılsa zaman unutturuyor her şeyi.

Ölüm özgürlüğü elimizde dostlar. "Ölme özgürlüğü olmasa yaşamak kölelik olurdu" demiş Montaıgne. Haklı. Kimse ölme özgürlüğümüzü elimizden alamayacağına göre bize ölümden daha büyük acı çektiremez çünkü bilge yaşayabildiği kadar değil, yaşaması gerektiği kadar yaşar. Yani demek istediğim boşverin dertlerinizi, atın kendinizi yatağınıza, hiçbir şeyi düzeltemeyeceksiniz çünkü harcadığınız kişisel çabalarınızla. Sayısız peygamber gelmiş, büyük komutanlar gelip geçmiş, neyi ne kadar değiştirebilmişler? Zalim yine zalim kalmış, kötü hep kötü zaten. Üzülmeye değmez dostlar, bakın keyfinize.

Geçen ayın en beğenilenleri

Sarhoşum

Cenaze

Dilim kupkuru

Simsiyah ve upuzun müjgana